Hakikati öğrenen kişinin amacı ve değerleri
sanıldığından farklıdır. Amaç iyi ahlaklı bir kişi olmak değildir.
Herkesin itibarını kazanmak hiç değildir. Yalnız ve yalnız hakka
giden yolda mesafe almaktır. Mevlana, “Hakikatte yol almanın” tek yolunun
yargılamamak, eleştirmemek iyi/kötü kavramlarını bir tarafa itip,
mürşide teslim olmak olduğunu misyonunun temeli haline getirir.
Hakikat yolunda asıl olması
gereken ise nefislerimizi öldürmeli arzu ve şehvetlerimi terk etmeliyiz.
Nefis ve arzularımızla büyük bir savaş içine girmeliyiz. Nefislerimizi
terk etmeli benliğimizden vazgeçmeliyiz ki hakikat denilen olguya ulaşalım
benliğimizi bir kenara bırakmamışsak eğer hakikat olgusuna
erişmemiz olanaksızdır. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli ‘’ En
mukaddes savaş, insanın nefsine galip gelmesidir.’’ Bu kısa ama çok anlamlı
sözüyle bizi aydınlatmış ve bir çok kişiye feyz olmuştur.
Mürşidsiz
yola çıkmanın sonu hüsran olacağı unutulmamalıdır. Mevlana bu
noktada cinsellik içeren bir hikayeyi bu büyük amacı anlatmak için
kullanmış ve kullanmakta sakınca görmemiştir. Bu cinsellik içeren bu
hikayenin amacı eğri ile doğruyu bulmak için güzel bir yöntemdir.
Mevlanada da olduğu tasavvuf düşüncesi ve
edebiyatı alanında da soyut anlamları ifade etmek için metaforik
anlatım biçimine sıkça başvurulduğu görülmektedir.Mevlananın eşek ve kabak
hikayesi şu şekildedir.
Bir halayık(hizmetçi) şehvetinin
çokluğundan, hırsının fazlalığından bir eşeği kendisine alıştırmıştı. O eşek
kendisine yakınlaşmayı adet edinmiş, insana yakın olmayı öğrenmişti. O
hilebaz halayığın bir kabağı vardı. Eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı
eşeğin aletine takardı. Yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye bu işi
yapmaktaydı. Çünkü eşeğin aleti tamamı ile girse rahmi de parçalanırdı
damarları da. (1340) Onda hiçbir illet görünmedi kimse bunun iç yüzünü haber
veremedi. Halayığın efendisi “Kadın”
bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. Eşeğin haline dikkat edip
dururken bir de ne görsün? O halayık eşeğin altına yatmıyor mu? Bunu kapının
yarığından gördü bu hale pek şaştı. (1345) Eşek erkekler dişilerine nasıl
yakınlaşırsa aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış işini becermekteydi. (1350)
Sustu, halayığa hiçbir şey söylemedi. Bu işe tamah ettiği için işi gizledi.
Halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı
açtı. Yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak, dudaklarını oynatmaya başladı, güya
oruçluyum demek istiyordu. Eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı develerin
yatması için ahırı süpürüyor göründü. Elinde süpürge kapıyı açınca kadın;
‘dudak altından seni usta seni dedi’. (1355) Yüzünü ekşittin, eline süpürgeyi
aldın iyi. Fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne? İşi yarıda kalmış
öfkeli aleti oynayıp durmada. Gözleri kapıda seni beklemede. Bunu dudağı
altından söyledi, halayıktan gizledi. Kadın anlamamış görünüp, dedi ki:
“Tez çarşafını başına al. Filan eve git benden selam
söyle. Şunu söyle; ‘böyle yap şöyle et’.”
(1380) Kadın kapıyı kapadı, sevine sevine eşeği kendisine
çekti cezasını da tattı ya! Eşeği çeke çeke ahırın ortasına getirdi. O erkek
eşeğin altına yattı. O kadın da muradına ermek üzere halayığın yattığını
gördüğü sekiye yatmıştı. (1385) Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşeğin
aletinden kadının içine bir ateştir düştü. Alışmış eşek kadına abandı, aletini
ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi. Eşeğin aletinin hızından
ciğeri parçalandı damarları koptu, birbirinden ayrıldı. Soluk bile alamadan
derhal can verdi. Seki bir yana düştü o bir yana. Ahırın içi kanla doldu, kadın
baş aşağı yıkıldı öldü. Kötü bir ölüm kadının canını aldı.
Bu hikayede olduğu gibi
eşek nefsi simgelemektedir Mevlana ise bunu şu şekilde açıklamaktadır “Bil ki
bu hayvan nefs, bir eşektir. Onun altına düşmekse, ondan daha kötü ve ayıp bir
şeydir. Eğer şehvet hırsıyla can verirsen, bil ki sen de o kadından daha
alçaksın! / Tanrı, nefsimize eşek suretini vermiştir; çünkü suretler huylara
uygundur. Kıyamet gününde sırların açığa çıkması, işte budur. Tanrı hakkı için,
eşeğe benzeyen nefsten kaç!”
Hikayedeki hayalığın
sahibesi kadın ise hırs şehvet , sabırsızlık gibi nefsani özelliklere
kapılmış ve bu tür kötü huylardan kurtulmak için kendine yol gösterici
arayıp bulmamış mürşitsiz kişiyi simgelemektedir.Murşitsiz yola çıkılmaması
gerektiğini Şah Hatayi de bir deyişinde şu şekil dile getirmiştir.
Arif İsen Bir Gün Seni Seslerler
Bülbül Deyu Gülistanda Beslerler
Bir Gün Seni Rehberinden İsterler
Kimin İzni İle Girdin Yola Sen
Özün Eğri İse Yola Zararsız
Derdini Yetişmiş Derman Ararsın
Maslahatın Nedir Şarı Sorarsın
Sarma Olmayınca Girme Şara Sen
Kapudan Çıkınca Köşe Gözetme
İçin Karartıp Da Dışın Düzetme
Şah Hatayi Ötesini Uzatma
Mümin İsen Bir İkrarda Durasen
Bu hikayede halayık bu işin ustası olan
mürşidi temsil etmektedir O, nefs eşeğiyle nasıl ilişkiye girileceğini, onunla
iyi geçinmenin ve hatta onun faydalı yönlerinden yararlanmanın, bu sayede
de ondan zarar görmek yerine zevk almanın sırlarını iyi bilen, ehil
kişidir.İnsan ile nefsi arasında “mesafe” işlevi gören kabak (nefs eğitimi)
sayesinde kişi, nefsinin zararlarından korunabilmekte ve onun faydalı
yönlerinden istifade edebilmektedir.
Sonuç olarak Mesnevi’den “Kabak /
Eşek” hikayesi ile metafor örneği verecek olursak; okunduğunda görüleceği gibi
bir uç noktaya varıldığı anlaşılacaktır. Bu uç nokta, mürşidsiz yola çıkmanın
nasıl hüsrana dönüştüğünü göstermektedir.
KAYNAKÇA :(Mesnevi-Cilt 5 1335-1420. Beyitler s.112-118)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder